İki oturum şeklinde yapılan konferansın ilk konuşmasını İstanbul Politikalar Merkezi Kıdemli Uzmanı Ümit Şahin yaptı.
Genel olarak İklim Krizinin ulaştığı boyutu, karbon salınımı ile Türkiye ve dünyada kömür santrallerinin durumunu anlatan Ümit Şahin, iklim krizinin etkilerinin yeşil politikalarla nasıl azaltılabileceğini görsellerle dile getirdi.
Daha sonra söz olan İTÜ Öğretim Görevlisi Ahmet Atıl Aşıcı, fosil yakıtlara yapılan teşviklerin yatırımcıları nasıl kömür santraline yönelttiğini belirterek, Türkiye’deki fosil yakıtlı enerji yatırımlarının enerji ihtiyacının çok çok üzerinde olduğundan bahsetti. İlk oturumun son konuşmacısı Mersin Tabip Odası Başkanı Ful Uğurhan, kömür santrallerinden salınan gazların canlı yaşamına etkilerini anlatırken, karbon salınımını azaltmak için bireysel adımların da atılması gerektiğini belirtti.
Yerel iklim mücadelelerinin konuşulduğu ikinci oturumda, ilk sözü Mezopotamya Ekoloji Hareketi Amed Ekoloji Meclisi’nden Önder Özbey aldı. Diyarbakır bölgesindeki kaya gazı planlarından bahseden Özbey, barajların, kalekolların yapılma nedenlerinin kaya gazı çıkarma işlemlerini desteklemek olduğunu belirtti. Konferansın son konuşmasını Adana Çevre Platformu’ndan Yaşar Gökoğlu yaptı. Yumurtalık sahillerinde yapılması planlanan 11 kömür santraline karşı bölgede verilen mücadeleyi anlatan Gökoğlu, ÇED raporlarının, oluşacak kirlilik hakkında nasıl ipuçları verdiğini anlattı.
Katılımcıların sorularının konuşmacılar tarafından cevaplanması ve toplu fotoğraf çektirmesi ile sona eren konferansa, Çukurova Üniversitesi’nden öğretim görevlileri ve öğrenciler, Eğitim-Sen üyeleri, siyasi parti temsilcileri, çevre aktivistleri ile basın mensupları katıldı.
İklim ısınıyor, iklim anormallikleri artıyor. İklim felaketleri ve iklim mültecileri dönemine çoktan girdik bile. Peki, bu durum karşısında dünyamızı yönetenler ne yapıyorlar? Petrol ve Kömür gibi fosil yakıtlardan vazgeçilebilecek mi? Kyoto neden sonuç vermedi? Aralık Ayı’nda yapılacak olan Paris zirvesi nasıl geçecek? Türkiye Hükümeti’nin konuya yaklaşımı nasıl? Dünya halkları ne yapacak? İnsanlığın beklentisi ne? Yumurtalık sahillerine kaç adet kömür santrali kurulması planlanıyor?
Bugün (6 Kasım Cuma) saat 11’de Çukurova Gazeteciler Cemiyeti’nde Yeşil Düşünce Derneği ve İklimİçin Hareketi ile ortaklaşa gerçekleştireceğimiz Basın Toplantısına tüm ilgilileri bekliyoruz.
Etkinlik : Basın Açıklaması ‘Kömür Santralleri ve İklim Krizi’
Tarih : 6 Kasım Cuma 11:00
Yer : Çukurova Gazeteciler Cemiyeti
Adres : Gazeteci Mustafa Gümüşdamla Cad. Öğretmenler Sitesi B Blok Asma Kat, Seyhan
Konuşmacılar:
Doç Dr. Ahmet Atıl Aşıcı, İTÜ Öğretim Görevlisi
Yaşar Gökoğlu, Adana Çevre Platformu Üyesi
Özgecan Kara, İklim İçin Koordinatörü
Ulaşım : Toplu taşıma araçlarından, Atatürk Caddesi’ndeki ASKİ durağında inildiğinde, ÇGC 5 dakika yürüme mesafesindedir.
Dünyayı bekleyen gerçek bir sorunu görmeyi ihmal ediyoruz: İklim krizi. Yüzyıllardır salınan karbonlarla, iklim iflasın eşiğine getirildi ve başka bir dünya olmadığına göre, artık harekete geçmek gerekiyor. Bölgemizde yapılan ve yapılacak kömürlü termik santraller, yalnış ulaşım ve gıda politikaları iklim krizini derinleştirdiğinden, iklim değişikliğinden Türkiye’de en fazla zarar görecek bölgelerden biri olan Akdeniz Bölgesi’nde bu adımların daha hızlı atılması gerekmekte.
İklim krizinin ulaştığı noktanın farklı boyutlarla ele alınacağı, mevcut politikaların yarattığı tahribatların, yeşil politikalarla nasıl aşılabileceğini konuşacağımız ‘Kömür Santralleri, İklim Krizi ve Yeşil Politikalar’ konferansımız 7 Kasım Cumartesi günü saat 13’de Seyhan Kültür Merkezi’nde yapılacaktır. İklim için adım atmak isteyen herkesi konferansa bekliyoruz. Konferansın basın toplantısı, 6 Kasım Cuma günü saat 11’de, Özgecan Kara ve Ahmet Atıl Aşıcı’nın katılımı ile Çukurova Gazeteciler Cemiyeti’nde gerçekleştirilecektir. Etkinliğe sosyal medyadan ulaşmak için lütfen tıklayın.
2. Kömür Santrallerine ÇED raporlarından bakmak Yaşar Gökoğlu, Adana Çevre Platformu Üyesi
Konferansa Ulaşım:
Seyhan Kültür Merkezi İstiklal Metro İstasyonu’na çok yakındır. Turhan Cemal Beriker Bulvarı üzerinde olması ve Kuruköprü’ye çok yakın olması dolayısıyla da, otobüs ve dolmuş ile de ulaşılması çok kolaydır.
Konferansa trenle gelmek isteyenler için, Kültür Merkezi, Merkez Tren İstasyonu’na Ziyapaşa bulvarı üzerinden 15 dakika yürüme mesafesindedir.
Dünyamız, sera etkisi yaratan karbon salınımlarıyla ısınıyor. Bu ısınma sadece daha sıcak bir dünya yaratmıyor, yükselen sular ile coğrafyaların kaybolmasına, toprağın kurumasına, bitki örtüsü ve faunanın değişimine yol açıyor. Karbon salınımlarının azaltılması ise politik bir konu. Aralık ayında yapılacak Paris zirvesi ve Kasım ayında Antalya’da G20 toplantısı, karbon salınımları ile kararlar çıkabilecek kritik toplantılar. Bu toplantıda alınacak kararlara etki yaratmak için harekete geçen birçok sivil toplum örgütü Türkiye’de İklimİçin kampanyası başlatarak ‘İklim için ben de varım’ diyor.
Türkiye’de karbon salınımının azaltılmasına direk etki edecek mücadeleler veren sivil toplum örgütlerinin iklim hedefi altında birleştirmeye çalışan bu kampanyanın koordinatörlerinden Özgecan Kara, 19-21 Ekim tarihleri arasında yaptığı üç günlük Adana ziyaretinde, Adana Çevre Platformu’ndan Fırat Ateşok, Başak Yıldırım ve Şadiye Yeşiltepe ile, kömürlü termik santrallerinin yapılacağı Yumurtalık sahillerinde incelemelerde bulunurken, Adana’daki birçok STK ile toplantılar yaptı.
Pazartesi günü Çukurova Gazeteciler Cemiyeti‘ni ve Seyhan Belediyesi‘ni ziyaret eden İklimİçin gönüllüleri, ziyaretlerinde, kampanya hakkında bilgiler verirken, gazetecileri ve belediye yetkililerini, 7 Kasım’da Adana’da yapılacak ‘Kömür Santralleri, İklim Krizi ve Yeşil Politikalar’ konferansına davet ettiler. Salı günü Yumurtalık ilçesinin Sugözü ve Gölovası köylerini ziyaret eden ekip, İsken Termik Santrali yetkilileri, köy muhtarları ile toplantılar yaptı. Adana dönüşü Tabip Odası ve Çukurova Ekolojik Yaşam İnisiyatifi ile biraraya gelen ekip, bu iki kurumla ortak çalışma planları yaptı.
Ziyaretlerin son günü olan Çarşamba günü, Çukurova Üniversitesi’nde Doğa ve Çevre Kulübü üyesi öğrenciler ile samimi bir ortamda biraraya gelen İklimİçin gönüllüleri, yine üniversitede Temiz Hava Platformu üyelerinden Prof.Dr. Ali Kocabaş’ı ziyaret ettiler. ‘İklim için ben de varım’ kampanyasının Adana Toplantısı ise Çarşamba akşamı, yine Özgecan Kara’nın katılımıyla Taş Mekan‘da gerçekleştirildi. Toplantıya AÇP üyeleri ile siyasi parti ve derneklerden üyeler katıldı.
Yeşil Düşünce Derneği’nin bu sene 27 – 30 Ağustos tarihleri arasında, Çanakkale – Assos yakınlarındaki Sokakağzı Koyu’nda düzenlediği “Yeşil Kamp”a Adana Çevre Platformu olarak katılmaya karar vermiştik. İlk planımız kamp yerine tren + bisiklet ile gitmek ve aynı şekilde dönmekti. Yani, gidebildiğimiz yere kadar tren ile gidip, sonrasında bisiklet ile devam edecektik. TCDD Genel Müdürlüğü trenlere bisikletlerin alınacağı yolunda genelgeyi yeni çıkartmıştı. Genelgeyi yanlış anladığımızı geç farkettik, daha doğrusu hangi ülkede yaşadığımızı hesaba katmamışız. Hani, “ülkemizde her türlü özgürlük vardır, fakat kanun dairesinde” diye eskiden beri söylenen bir söz vardır ya, bunu unutmuşuz. Genelge sadece katlanabilir olan bisikletleri kapsıyormuş veya o trende ayrıca bir yük vagonunun olması gerekiyormuş, günümüzde yük vagonu olan yolcu trenlerinin hala çalıştığını da öğrenmiş oluyorduk böylece. Uzun yolculuk için bakım yaptırdığımız, çadır, uyku tulumu gibi gerekli eşyalarımızı taşıyabilmek için özel aksesuarlar taktırdığımız bisikletlerimizi evde bırakıp, 23 Ağustos Pazar günü üç arkadaş otomobil ile yola çıktık. Önümüzde bin km.den fazla yol var. İrfan Hoca her zamanki dikkatiyle arabasını kullanıyor, Fırat da teknolojiye hakimiyetiyle cep telefonundaki haritadan önde oturarak co–pilotluk yapıyor. Bu kadar uzun yolu bir defada gitmeye niyetimiz yok. Afyon’da uzun aramalardan sonra kesemize uygun bir termal otel bulup konaklıyoruz, sıcak su iyi geliyor, sabah yola devam ediyor ve Foça’ya geliyoruz. Yol boyu iç Anadolu ve Ege’nin bizim için değişik coğrafyasını gözlemliyoruz. Foça’da ucuz bir çadırlı kamp yeri bulduk ve ilk çadırlı gecemizi yaşadık. Fırat’ın kamp hayatı tecrübesi çok işe yaradı. Ege’nin meşhur rüzgarı ile tanışmamızın da ilk günü ve gecesi oldu. Alışık olmayan için zaten zor olan çadır konaklaması, çadırı yerinden sökecekmiş gibi esen rüzgar ile orada konakladığımız iki geceyi iyice çekilmez hale getirdi. Foça’yı ve Yeni Foça’yı ara sokaklarına varıncaya dek tanıma şansımız oldu. 26 Ağustos Çarşamba günü kamp yerine doğru kıyı boyunca yukarıya doğru yol almaya başladık. Ayvalık ve Altınoluk’ta kısa molalar vererek oraları biraz olsun tanıyabildik. Kaz Dağları’nın söylendiği kadar güzel oluşuna tanıklık ettik.
Akşama doğru Sokakağzı Koyu’nda bulunan ve Yeşil Kamp’ın yapılacağı “Son Gemi” isimli çadırlı kamp yerine ulaştık. Yolu dar ve kötü olan, belki de biraz bu yüzden doğallığını koruyabilmiş çok güzel bir yer burası. Karşıda kocaman Midilli Adası, yüzerek bile gidilebilecek kadar yakın görünüyor. Oradan da mülteci gidişlerinin olduğunu duyduk ama kaldığımız sürece tanık olmadık. Foça’daki iki günden sonra artık tecrübeli kampçı sayılırdık, çadırlarımızı daha kolay kurduk. Dört gecemizi geçirdiğimiz kamp şartları pek konforlu sayılmazdı ama birbirine saygılı davranan bir topluluğun ortak yaşam kurallarına uyması ile herşey daha kolaylaşıyordu. Yiyeceklere ise diyecek yoktu, vegan ve vejetaryen zeytinyağlı yemekler etoburların bile şikayetini önleyecek düzeydeydi. Kampın ilk günü olan Perşembe günü Adana’dan dört arkadaş daha katıldı ve böylece İstanbul’dan sonra en kalabalık katılımı sağlamış olduk. Toplam katılım günlere göre değişse de 50 ile 60 arasındaydı.
Kampın ilk günü akşamı tanışma ve program akışının açıklanması ile geçti. İkinci gün Yuva Derneği’nden Erdem Vardar’ın sunuşu ile “Göç sorunu ve mültecilik” ile başladı. Sunumu ve Bodrum, İzmir gibi illerden gelen arkadaşları dinledikten sonra Adana’da bu konuda çok duyarsız kalındığı gerçeği ile karşı karşıya kaldık. Sonra Buğday Derneği’nden Güneşin Aydemir’in sunumuyla “Gıda politikaları” konuşuldu. En kısa özeti şöyle yapılabilir: Evde, semtte ve kentte bu konuda yapılabilecek çok şey var. Ama çoğu konuda olduğu gibi, bu konuda da önce topluluk oluşturmak gerekiyor. Üretim için de, tüketim için de ilk yapılması gereken şey; çevremizde bir gıda topluluğu oluşturmak olmalı. İlk gün son olarak Öğretim Asistanı Ayşe Zeynep Pamuk, üzerinde çalıştığı tez konusu olan “Cinsiyet politikaları” sunumunu yaptı. Bildiğimiz ve değiştirmeye çalıştığımız cinsel yargıların, ön kabullerin binlerce yıllık insanlık tarihi içinde hangi değişimlerden ve şekillenmelerden geçerek günümüze ulaştığı konusunda verdiği örnekler ilginçti. Üçüncü gün “Barış ve şiddetsizlik atölyesi” ile başladı. Doçent Ozan Zeybek uyduruk milliyetçi hikayelerin nasıl oluşturulduğu konusunda çok başarılı bir sunum yaptı.
Böll Vakfı’ndan Kristian Brakel ise bizleri şaşırtan bir atölye çalışması yapmamızı sağladı. Önce kendimizi bakanlar kurulu üyesi olarak görüp, hangi şartlarda şiddet kullanılması gerektiği konusunda düşüncemizi bir kağıda yazmamızı istedi. Sonra da şiddet gören, soykırıma uğrayan toplulukların acil yardım talep eden çağrılarına ne cevap vermemiz gerektiğini sorgulamamızı ve ilk cevabımızla arada fark olup olmadığını görmemizi istedi, kısacası öğretici bir çalışmaydı. Üçüncü güne deneyimli gazeteci Ragıp Duran’ın “Gazetecilik ve barış haberciliği” konulu söyleşisi ile devam edildi. Özellikle bizim yakından takip edemediğimiz ve pek bilmediğimiz dış basın ile ülkemizde basının durumunu karşılaştıran çeşitli örneklemeleri çarpıcıydı. YSGP Eş Sözcüsü Naci Sönmez ile ülkemizdeki politik durum, iç savaş tehlikesi ve 1 Kasım seçimleri konulu söyleşiden sonra Yeşil Düşünce Derneği’nden Özgecan ile “İklim için ben de varım” kampanyası konuşuldu. Aralık Ayı’nda Paris’te yapılacak Birleşmiş Milletler İklim Zirvesi öncesi yapılabilecekler tartışıldı. G- 20 toplantısı öncesinde İstanbul’da yapılması kararlaştırılan alternatif iklim zirvesi ve yürüyüşü öne çıktı.
Dördüncü ve son gün Ümit Şahin’in “Yeşil hareketin dünü, bugünü ve yarını” konulu sunumu vardı. Muhtemelen zaman darlığından çok ayrıntılara girmedi Ümit Şahin. Özellikle Avrupa’da yeşil hareketin bugünkü durumu ve karşılaştığı sorunlar konuşulabilseydi ne iyi olurdu. Ayrıca, yeşil hareketin teorik sorunları üzerinde de pek durulmadı. Ama bir toplantıda herşeyin konuşulmasını beklemek haksızlık olur. Yeşil hareket hakkında bilgilerimizi tazelemiş olduk.
30 Ağustos Pazar günü öğleden sonra kamptan ayrılarak Adana’ya doğru hareket ettik. Yolumuzun üzerinde bulunan Assos antik kentini gezdik ve akşam Afyon’da aynı termal otelde konakladık. Çadırlı gecelerden sonra sıcak su ve yatak güzeldi doğrusu. 31 Ağustos Pazartesi günü akşamı ise Adana’da, evimizdeydik.
Bir teneke kutu içinde 2.500 km yol yaptık – İrfan Hoca duymasın, çok kızıyor arabasına “teneke” denmesine – yakın akraba gibi olduk, birbirimizi daha iyi tanıdık, bildiğimiz bütün fıkraları numaraladık, aman kaptan sürücümüz uyumasın, dikkati dağılmasın diye konudan konuya geçtik, yeni arkadaşlar ve dostlar edindik, adını duyduğumuz, kendisini tanımadığımız arkadaşları tanıdık, Ege Denizi ile haşır neşir olduk, fena olmadı yani, darısı yeni kamplara ve bu yazıyı okuyan AÇP’lilerin başına…